Televizyonlarda, restorantlarda, arkadaşlarımızda gördüğümüz akvaryumlar genelde hoşumuza gider ve biz de bunlara benzer
hatta daha güzel bir akvaryum kurmak isteriz. Ancak kendimize güvenemediğimizden mi, daha önceden balık yaşatmayı
deneyip beceremediğimizden mi, akvaryum bakımından korktuğumuzdan mı bilinmez, bir şekilde, ilk defa ya da tekrar denemekten
çekiniriz. Bu yazımda daha çok yeni akvaryum almış, yeni akvaryum alacak ya da daha önce akvaryumculuk
serüvenini hüsranla tamamlamış hobicilere bu hobinin aslında düşündükleri kadar zor olmadığını örneklerle açıklamaya
çalışacağım. Tabi diğer hobiciler de bu makaleden bilmediği temel bilgileri öğrenebilirler. Onlar için de çok faydalı
bilgiler içerdiğini düşünüyorum.

İlk etapta balıklarımızı koymak için bize bir akvaryum gerekiyor. Elinizde akvaryum
varsa bu yazıyı okuduktan sonra uygun olup olmadığına karar verin, mümkünse elinizdekini kullanın yoksa değiştirin.
Öncelikle küçük cam kaplar olan fanuslar hakkındaki düşüncelerimi belirtmek istiyorum. Bu kadar küçük hacim, balıkların
içinde barınması için yeterli değildir. Zaten bu tip kaplarda Japon Balığı, Lepistes gibi balıklar beslenemez.
Olsa olsa Beta ve Gurami gibi labirentli dediğimiz su üstünde köpükten yuva yapan oksijeni su üstünden alan balıklar
beslenebilir. Ama bu balıklar bu küçük kaplarda çok sağlıksız ve hareketsiz olacaklardır. Size bu küçük kaplarda balık
beslemeden önce küçük kapta yetişen bir Beta’yla, büyük bir akvaryumda yetişen bir Beta arasındaki farka bakmanızı istiyorum.
Bu ikna olmanız için yeterli olacaktır.

Akvaryumculukta bir diğer önemli nokta ben yaptım oldu mantığından uzaklaşmaktır. Unutmayın size öneriyi veren kişinin
akvaryumundaki, balık türü, sayısı, boyu, filitrasyon düzeneği, ışık, sıcaklık, kum, pH gibi değerler farklı olacağından
uyguladığınız etki, sizin akvaryumunzda aynı tepkiyi vermeyebilir.
Felanca şunu yapıyor bir şey olmuyor zihniyeti şu ana kadar işe yaramamıştır, emin olun ki yaramayacaktır da. Bilim ve
tekniğin ışığında yapılan uygulamalar her zaman daha büyük yüzdeyle başarı sağlamıştır.

Akvaryum seçimi konusunda
önerim, size uygun olan, alabileceğiniz en büyük akvaryumu almanız. Genel yargının aksine büyük akvaryumların bakımı
hem daha kolaydır, hem de içindeki her türlü canlı daha çabuk gelişir ve daha sağlıklı olur. Akvaryum için vaz geçilmez
bir diğer malzeme filtrelerdir. Pek çok filtre türü olmakla birlikte orta düzey akvaryumlar için en uygunu dış filtredir.
Fiyatı daha pahalı olsa da, hem estetik görüntü, hem daha iyi filitrasyon, hem de daha sağlıklı bir akvaryum için
dış filtreyi tercih etmelisiniz. Zaten iç filtre alsanız da biraz daha bilinçlendiğinizde zaten dış filtre alacaksınız, bu yüzden en iyi seçim dış filtre olacaktır.
Biraz da dış filtre ekipmanlarını tanıtmak istiyorum.
Elyaf: Öncelikle mekanik filitrasyon için elyaf kullanmalısınız. Sudaki kaba pislikleri ve tortuları tutar. İç filtrenin süngeriyle hemen hemen aynı işi görür.
Aktif Karbon: Akvaryumdaki ilaç kalıntılar, ağır metaller gibi zararlı maddeler sudan aktif karbon yardımıyla uzaklaştırılır. Aktif karbon her zaman kullanılmaz.
Aktif karbonu; akvaryumunuzda hastalık için ilaçlama yaptıktan ve ilacın kullanım süresi dolduktan sonra, su değişimini takip eden 24-48 saat içinde suda kullandığınız
ilaçtan kalan çözünmüş bulunan kimyasal maddeleri uzaklaştırmak için, filtreniz içinde kullanmanız gerekir. Suyunuz kullandığınız yemlerden
kaynaklanan renk değişimi veya su değişimini düzenli yapamadığınızdan kaynaklanan hafif koku ve renk değişimine bağlı oluşumlar nedeniyle de aktif karbon kullanabilirsiniz.
Fakat bu sebepten kullandığınız aktif karbonun süresi su hacminize ve suyun durumu göz önüne alınarak bir ayı geçmemelidir.
not: Aktif karbon bir kere kullanıldıktan sonra kesinlikle bir daha kullanılamaz . Aktif karbon alırken özellikle bilinen kaliteli markaları tercih etmenizi veya piyasada
satılan gümüşlü olarak tabir edilen ve insanların içmesi için su arıtma sistemlerinde kullanılan ufak parçacıklı gümüşlü aktif karbon kullanmanızı öneririz. Asya kökenli aktif
karbonlar malesef akvaryumlarda sizin istediğiniz verimi sağlayamamaktalar.
Substrat: Akvaryumdaki bakterilerin yerleşmesi için geniş alanlı filtre malzemesidir.
Seramik borucuklar: Filtreye gelen suyu filtrenin her köşesine eşit olarak yaymak için kullanılır. Üzerinde bakteriler
için de alan bulundurur.
Mercan kırığı: Sert suyu seven balıklar için bazi hobiciler filtrelerine mercan kırığı koymaktadır.
Bu mercan kırığı zaman içinde yavaş yavaş çözünerek suyu sertleştirip uygun duruma getirmektedir.
Torf: Bu malzeme içinde çürümüş yaprak, ağaç kalıntıları gibi yapıları barındırmakta ve
Diskus, Neon, Kakadu gibi yumuşak suyu seven balıklar için suyu uygun duruma getirmektedir.
Suda koku ve kahverengi sarı arası bir renk yapabilmektedir.
Akvaryum için önemli bir diğer ekipman ısıtıcıdır. Beslediğimiz balıkların çoğu tropikal olduğu
için oda sıcaklığı akvaryum için yeterli olmayacak, üstelik sabah – akşam arasındaki fark çoğu balığı rahatsız edecektir.
Bu yüzden akvaryumunuzun hacmi ve akvaryumun bulunduğu ortamın sıcaklığına göre uygun güçte bir ısıtıcı alın. Geriye balık, bitki
kum ve dekorasyon malzemeleri kaldı. Bunlar akvaryumunuza daha sonra gelecek.
Bunlar tamamen sizin seçiminize kalmış. İşi hobi yapan taraf da bunlar zaten.
Ancak işin püf noktası bu elemanları birbirine uyumlu seçmek. Önceden alacağınız balığı belirleyiniz ve internette balık
hakkında araştırma yapınız. Balık için hangi tip kum uyumlu? Seçtiğiniz balık bitkilerle ile uyumlu mu? Nasıl su şartları istiyor?
Su şartlarını ayarlamayı yazımızın sonraki bölümünde okuyacaksınız.

Akvaryumumuzu, ısıtcımızı, motorumuzu aldık, eve getirdik. Artık işin büyük bölümünü bitirdik. Ya da öyle sanıyoruz (!)
Çoğu hobici daha ilk başlamasında yanlış yönlendirilme ve bilinçsizlik yüzünden pek çok balık öldürerek daha işin
başında bu hobiden vaz geçiyor.
Bu yazıyı yazmamdaki temel amaç akvaryum hobisine başlarken yeni hobicilere birazcık bilincin yanında sistemin nasıl
döndüğünü elimden geldiğince izah ederek, tüm dünyada yaygın olan bu hobiyi her akvaryum severin içine sindirterek yaptırmak.
Peki bu nasıl olacak?
Akvaryum, içinde farklı canlı çeşitlerini bulunduran, baktıkça içimizi ferahlatan bizim zihnimizde kurduğumuz su altı
dünyasını canlandırmaya çalıştırdığımız bir biyo ortamdır.
Madem böyle biz de bu ortamı en iyi şekilde kurabilmek için önce zihnimizdeki su altı dünyasının detaylarına; yani işin
biyolojik ve kimyasal kısmına bakalım. Doğada ilkelinden gelişmişine pek çok canlı türü var. Bu türler birbirinden farklı
özellikleri nedeniyle ayrılırlar.
Bu özelliklerden birisi de boşaltım sistemidir. Canlılar evrimleşmelerini ihtiyaçlarına göre yaparlar. Bunu bir örnekle
açıklamak istiyorum. İnsanlar vücutlarındaki yıkım sonucu oluşan amonyağı kanda gezmesi, yüksek oranda zehirli olduğu için,
çok tehlikeli olan amonyağı üre yaparak idrarla vücudundan uzaklaştırır.
Eğer amonyağı direk uzaklaştırmaya çalışsaydı, vücut hücrelerinin daha az etkilenmesi için idrardaki amonyağın çok seyreltik
(birim hacimdeki miktarı çok daha düşük) olması gerekecekti, bunun için de çok su gerekirdi. Ancak insan karada yaşadığı için
bir miktar su sıkıntısı çekmekte ve suyunu bu adaptasyon ile korumaya almakta. Kuşlara baktığımızda uzun göçlerde çok
daha fazla suya ihtiyaçları olduğu için amonyağı önce üreye, üreyi de daha az zararlı olan ürik aside çevirerek ürik asidi
daha az suyla dışarı atarak
vücutlarındaki suyu maksimum derecede korurlar. Gelelim akvaryumdaki konuklarımız olan balıklara. Tatlı su balıklarının
su sıkıntısı olmadığı için vücutlarındaki zehirli amonyağı aynen suya bırakırlar. Gölde veya akarsuda bu durum tabi ki
bir sorun teşkil etmez. Oradaki bakteriler er geç amonyağı kullanıp daha az zehirli nitrit ve en az zehirli olan nitrata
dönüştüreceklerdir.
Ancak akvaryumda bu kadar çok suyumuz olmadığı için işimiz zor. Akvaryumdaki amonyağı balıkları zehirleyecek seviyeye
gelmeden derhal bakterilerce daha az zehirli nitrite, nitritin de nitrata çevirilmesi gerek. Şebeke sularımız bakterilerin
ölmesi için klorlandığı için zararlıların yanında yararlı bakteriler de ne yazık ki ölmekte. Ancak tam steril olmadığından
çok minik miktarda kalmaktadır.
Akvaryumun biyolojik döngüsünü oturtmak için bu bakterilere ihtiyacımız var. O zaman önce baş düşman kloru akvaryumdan
uzaklaştırmamız gerekecek. Akvaryumdaki su iyi bir havalandırma ile 2 günde klordan arınacaktır. Farklı markaların klor
gidericileri de bulunmakta. Bu klor gidericiler kloru bağlamanın yanı sıra içindeki B vitaminleriyle de balığa hem direnç
sağlamakta hem de stresi azaltmakta. Yalnız bu noktaya dikkat çekmek istiyorum; bunlar su hazırlıyıcıdırlar
ilaç değil! 2 günün sonunda akvaryum suyumuz klordan arındırılmış olacak (Eğer su hazırlıyıcısı kullandıysanız 1 saat
sonra arındırılmış olacak.). Su klordan arındı ama henüz bakterimiz yok. Bunun için bir kaç seçenek var. 1.si ve benim
önerim bakteri kültürü eklemeniz. Hem çok daha kısa sürede hem de gerekli her tür bakteri risksiz olarak akvaryumunuza
eklenecektir. 2. seçenek ise akvaryumcudan biraz oturmuş su alıp akvaryumunuza aşılamanız.
Ancak akvaryumcuların akvaryumlarında hastalık riski olduğundan tavsiye etmemekteyim. 3.sü ise beklemek; 40 gün içinde
sistem kendiliğinden oluşur. Bir de akvaryumculuğun vaz geçilmez mavi ilaçları vardır. Yukarıda da su hazırlayıcıların
ilaç olmadığını belirtmiştim. Nasıl ki biz hasta olmadığımızda ilaç kullanmıyorsak, akvaryuma da hastalık yokken ilaç
atmamalıyız. Çünkü o ilaç akvaryumdaki iyi ve kötü bakterileri öldürürek yarattığınız biyo ortamı sıfırlar.

Yeni balık aldığınızda gidip bütün balıkları birden almayın, yavaş yavaş dayanıklı balıklardan başlayarak getirip akvaryuma
ekleyin. Balığı alırken gayet iyi izleyin. Kuma, kayaya sürtünüyor mu? Üzerinde yara, pul kalkması, beyaz noktalar var mı?
Ani hareketler yapıp silkelenmeye çalışıyor mu? Yüzgeçleri kısık veya eksik mi? Bu özellikler gösteren balığı almayın.
Yok alıp düzeltirim derseniz de
muhakkak karantina akvaryumu kurup burada ilaç tedavisi yapıp düzelttikten, bir miktar da gözledikten sonra akvaryuma alın.
Sonra dikkat etmeden akvaryuma eklediğiniz hastalıklı bir balık tüm balıklarınızı kaybetmenize neden olabilir.

Artık sistemi kurduk.
Sıra bakımını yapmakta. Biliyorsunuz akvaryumunuzda balıklarla birlikte bakterilere de bakıyoruz. Bu yüzden su
değişimlerini dikkatli yapmak zorundayız. Peki suyu niye değiştiriyoruz? Çünkü bakterilerce amonyak nitrite, nitrit daha az zehirli
nitrata dönüştü. Ancak nitrat az da olsa zehirlidir ve balıkların büyümesini ve üremesini olumsuz yönde etkiler. Nitratı
sudan uzaklaştırmanın
en iyi yolu su değişimidir. O zaman suyumuzu değiştirelim. Suyu direk çeşme suyundan doldurduğumuz taktirde klor
her şeyi mahvedecek. Bu yüzden bir bidonda suyu 2 gün havalandırıp öyle değiştirin. Bir de yeni ekleyeceğiniz su klorsuz
ancak bakterisiz de olduğu için üçte birden
fazla su değiştirmeyin, yoksa bakterisiz kalabilirsiniz. Benim görüşüm haftada bir olmak üzere üçte birlik su değişimi
yeterli olacaktır. Akvaryumdan suyu hortumla, dipteki pislikleri kumun üstünden, kumu da almayacak şekilde, yavaşça
emerek uzaklaştırmanız daha faydalıdır. Camdaki yosunları bir süngerle silerek haftada bir temizleyebilirsiniz.
Ya da bu işi sizin için severek yapacak vatoz balıklarından alabilirsiniz. Bir de akvaryumunuzun ışığı tercihinize göre
8-12 saat arası açık kalmalı.
24 saat ışığı açık bırakmayınız. Unutmayın biz doğayı taklit etmeye çalışıyoruz. Ayrıca akşamları ses yapıyor diye
filtrelerin fişini çekmek de bakterilerin ölümüne neden olur ve sabah kalktığınızda balıklarınızı ölü bulabilirsiniz.
Çünkü oksijensiz suda oksijenli bakteriler barınamaz ve ölürler.

Balık, bitki, kum seçimi hakkında fazla yorum
yapmayacağım bunlar tamamen kişisel zevke kalmış, ancak önerim; önce almak istediğiniz balıkları belirleyip; size,
yani akvaryumunuzun büyüklüğüne, tecrübenize ve onlara ayıracağınız zamana uygun olup olmadığıklarını özellikle
internetten araştırmanız, akvaryumunuzda çok fazla tür beslememeniz, alacağınız balıkların yaşadığı ortamın özelliklerine
bakarak ona uygun kum, kaya, ağaç kökü, bitki ve su şartları hazırlamanız. Bir de
sıkça sorulan bir soru olan akvaryumuma kaç balık koyabilirim sorusuna genel bir yanıtım olacak.
5cm’i geçmeyen balıklar için 1 cm 1 lt kuralı geçerlidir. Aslında en doğru değeri balıkların boyuna değil toplam ağırlığına bakarak buluruz. Bunu hesaplarken de balığın boyuyle beraber enini ve yüksekliğini de hesaplamak gerekir. Bunu balığın geometrisini kullanarak hesaplayan bir sistem sitemizin hesaplamalar kısmında mevcut. Ancak 5 cm civarındaki balıklar için kabaca 1cm/lt hesabı doğrudur. Örneğin 100cmx30cmx40cm bir akvaryumunuz var.
ve 5 cm lik balık almak istiyorsunuz. 100x30x40=120000cm3=120dm3=120lt. 120lt/5cm=24 balık. Öyleyse bu balıklardan 24 tane alabilirsiniz. Ancak bu balıklar
birbiriyle anlaşan örneğin neon gibi sürü balıklarysa alabilirsiniz. Bu her durumda geçerlli değildir.
Örneğin erkekleri agresif olan cüce ciklitlerde 24 balık koyaranız ne kadar iyi bakarsanız bakın bu akvaryum 2 erkeği
kaldırabileceğinden 2 en güçlü erkek kalana erkekler birbirini öldürecek veya ölümcül yaralanmalara yol açacaklardır.
Çünkü erkek balık belli bir alanı kendine bölge edinir ve diğer balıklara bu bölgede yeri yoktur.
Yani olay yine balığın size uygun olup olmadığını araştırmaya kalıyor. Alacağınız balığı iyi derecede tanımadan almayın. Benim yeni başlayanlara önerim Canlı Doğuranları (Kılıç, Plati ,Lepistes, Moli) almamaları yönündedir. Sanılanın aksine Canlı Doğuranlar kolay bakılan balıklar değildir. Mantar ve enfeksiyona çabuk yakalanırlar. Tedavi edebilmek için erken farketmek gerekir, aksi taktirde balıkların cüssesi zaten küçük olduğu için problem vücudu kolayca ve çabucak saracak, balığı zayıflatacaktır. Bizler genelde çabuk üreyen balıkların bakımını kolay zannederiz. Ürediğinde akvaryumun değerlerinin ve balığın sağlığının iyi olduğunu düşünürüz, oysa ki balıklar çok zor şartlarda dahi yavru verebilmektedir. Örneğin kuyruğunda mantar bulunan Discus’um, ben acaba mantarı atar mı diye meraklanırken yumurta dökmüştü.

Akvaryum bakımında bir diğer önemli nokta ise beslenme. Akvaryumda beslediğiniz balıkların beslenmelerinin de
birbirine uygun olması gerekmektedir. Örneğin bir etçil ile bir otçul balığı yan yana koymanız beslenmede sorun
yaratacaktır. Balıklara yiyebileceği boyutlarda ve 2 dakika içinde bitirebildikleri kadar yem verin. Yenmeyen yemler
suyu bozar. Balığınıza arasıra canlı yem vermeniz hem üremelerine hem kondüsyonlarını arttırmaya hem de hızlı gelişmelerine
yardımcı olacaktır. Ancak canlı
yemin temiz olması çok önemlidir. Tubifex (siyah kurtlar) gibi lağım kenarlarından çıkan
ve sağlıksız koşullarda yetişen yemler; bırakın balıkları, sizin sağlığınızı bile ciddi şekilde bozabilir. Üzerlerinde
pek çok çeşit parazit ve bakteri bulundurmaktadırlar. Kolay temin edilebilirlik ve temizlik açısından bakılınca en uygun canlı yem artemiadır. Boyu küçük
ama besleyici değeri büyüktür. Özellikle her tür yavru balık için yeri doldurulamaz bir besindir. Yem konusunda bir
başka alt başlık açık yemler. Açık yemler genelde besin değerini az da olsa zamanla yitirler özellikle de yapısındaki vitaminler çok çabuk bozulabilmektedir.
Bu yüzden açık yem almamanızı öneririm. En iyisi sizin aldığınız son kullanma
tarihin gördüğünüz kapalı yemler olacaktır.

Akvaryum severlerin en çok merak ettikleri ve hakkında en çok soru sordukları
konuya geldik. Balıklarımızın üretilmesi. Çoğu hobicilerin balığı yaşatmaktan sonraki ilk hedefi balıkları
yavrulatabilmektir. Uygun su koşulları ve uygun ortam hazırlandığı taktirde balıklarda problem yoksa ve balık yetişkinse üreme gerçekleşir.
Hatta pekçok balık, ortam ve su koşulları uygun olmasa bile yavrulayabilmektedir. Hobicilerin en çok yavru aldığı
2 balıktan biri canlı doğuran türü olan Lepistes, diğeri ise sert mizaçlı Amerikan Zebradır.
Üreme konusundaki önerim uygun şartları hazırlayıp, sabırla beklemektir. Bir balığı alırken, özellikle yeni başlayanlar için önerim,
balığı sadece yavrulatmak için değil başarılı bir şekilde bakıp, büyütmek için alın.

Şimdi işin kimyasal kısmına bir göz atalım. Genelde kafaları karıştıran pH terimine bir açıklama getirmek istiyorum.
pH sudaki hidrojen ve hidroksil iyonlarının molaritesinin eksi logaritması alınarak hesaplanan bir değerdir. İyi düzey kimya
bilmeyenler için bu tanım karmaşık ve anlaşılmaz gelebilir. ph 0-14 aralığında bir değerdir. pH’ın 7’den küçük olduğunda asit, 7’den büyük olduğunda bazik, 7 olduğunda
ise nötr olduğunu bilmek bize şu aşamada yeterli olacaktır. Bizim beslediğimiz balıklar çoğunlukla nötre yakın sularda yaşar.
Ancak bazı türler daha farklı şartlar gerektirmekte. Örneğin Güney Amerika Balıkları asidik su isterken (pH 5.5-7),
Afrika kökenli Cichlidler ve diğer balıklar bazik su ister (pH 7-8.5). pH’ı ayarlamak için öncelikle bir pH ölçer almalısınız.
Elektronik olanların maliyeti yüksek olduğundan ilk aşamada sıvı olanları seçebilirsiniz. Piyasada farklı markaların gerek pH yükseltici-alçaltıcısı
gerekse pH ölçer sıvısı bulunmakta. pH ve sıcaklık için Önemli bir nokta belirtmek istiyorum. Bu değerlerin ani değişmesi balıklar için
öldürücüdür. Bu değerlerde ani oynamalar yapmayın. Örneğin akvaryumun suyunun sıcaklığını 2 derece arttıracaksanız bunu,
hergün yarım derece olmak üzere 4 günde arttırın. Unutmayın pH ve sıcaklığın sabit olması yüksek ya da alçak olmasından daha önemlidir.
Bu değerlerden özellikle pH gözünüzü korkutmasın.
Örneğin bir Malawi Cichlid’i için illa ki pH yükselticisi ve pH ölçer almanız gerekmez. Bunun yerine filtrenize mercan krırıkları koyarak hem
genel sertliği hem pH’ı biraz yükseltebilirsiniz. Ancak pH yükselticisi ve pH ölçer ile daha bilinçli olarak ve doğaya daha hakim olarak,
uygun değerleri yakalayabilirsiniz. Bunun sonucunda balığınızın gelişmesi daha iyi, renkleri daha parlak ve üremesi daha kolay
olacaktır. Buna rağmen pH 7 civarında Malawi Cichlid’i olmaz diye bir şey yok, ancak durumlar ortada bu noktada seçim sizin.

Paylaş