Stres balığın hastalık yapıcı organizmalara verdiği bağışıklık cevabıdır.
Son yıllarda bizim stres ve yaratabileceği problemler konusunda duyarlılığımız artmıştır. Aslında basın tarafından popülerleşen düşünceye göre, stres insan ve hayvanda hemen hemen her üzücü sorunun kaynağıdır. Stres ayrıca teşhis edilemeyen veya edilmesinden kaçınılan hastalıkların tanımı için de kullanılır.

Akvaryum hobisinde girmiş olan kişilerde, nedense stresin balık sağlığına etkisi üzerinde daha az durulur. Üstelik bu anlaşılmıştır ki stres, balıkta sağlık problemlerinin çıkmasında en büyük etkendir.
Hobiyi takip edenlere verilen bilgilerde bu faktörün nasıl geniş kapsamlı istenmeyen etkileri olabileceğinden az bahsedilmiştir. Stresin vücudu nasıl etkilediği konusundaki bilgilerimiz, son yıllarda yapılan araştırmalardan kaynaklı. Bilim adamları farklı stres türlerini incelemişler ve bu araştırmada hangisine bağışıklık cevabının nasıl olduğunu anlamayı hedeflemişler.

Bağışıklık(İmmün) sistemi, hastalıklara karşı bir mekanizmadır ve çevre koşullarındaki ani değişimlere yani strese oldukça duyarlıdır. İmmün sistemin cevabıdır ki, bizim veya balığın bu değişimi atlatıp atlatamayacağımızı belirler. Karşık olmasına rağmen, immün yanıt hakkında bildiklerimiz çok daha fazladır. Balığın immün sistemi daha basit olduğundan üzerinde daha fazla araştırma yapılmıştır. [Balık, tarif anlamında, tam bir immün sisteme sahip en ilkel canlı türüdür.] Dünya çapındaki balık ve su ürünleri endüstrisinde artışın bir sonucu olarak, daha etkili hastalık tedavisine olan ihtiyaç yüzünden, balık immün sistemi araştırmasına ilgi artmıştır. Bu araştırmaların sonuçlarını bilimsel dergilerde bulmak mümkün.

Stres immün sistemi balıkta da diğer yükarı canlılarda olduğu gibi yanıt oluşturur. Stresin oluşması bir stresör’e bağlı olacak tabi. Stres beynin bir bölümü olan Hipotalamusu tahrik eder. Hipotalamus beynin evrimsel olarak en eski bölümlerindendir ve çoğu temel fonksiyondan sorumlu: Acıkma, susama, cinsel tahrik ve memelilerde vücut sıcaklığı. Tahrik edildiğinde Hipotalamus, kimyasal sinyaller salıp, bazı olaylar zinciri sonucunda Adrenal (Böbreküstü) bezlerden hormon salgılanmasına neden olur. Memelilerde Adrenal bezler, böbreğin üstünde yerleşmiş yapılardır. Balıkta adrenal doku, böbrek dokusu ile karışmıştır ve iç-içedir. Bu dokudan 2 önemli homon salgılanır.
1.si Epinefrin, “Savaş veya Uçuş” olarak da adlandırılan reaksiyondan sorumlu. Bu hormon canlıyı ayakta durma ve direnme-savaşmaya zorlayan bazı fizyolojik değişikliklere yol açar. Örneğin; kalp ritminde artış, kan basıncı ve soluk almada artış. Karaciğerdeki glikojen, hızlı ulaşılabilir bir enerji kaynağı görevi görür. Beyin ve kasa giden kan akımı, daha hızlı düşünme ve daha atik hareket için artar(Daha fazla oksijen taşınımı). Bir kombinasyon olarak tüm bu reaksiyonlar, hayvanın strese karşı koymasına yardım eder. Bu değişiklikler fazla sürerse vücudu fazla yorup kendileri bir stres kaynağı olacaklar.
2.’si adrenal anti-stres hormon Kortizol”dur. Çalışmalar göstermiştir ki balıklar çok kalabalık ve sıkışık bir ortamda tutulduklarında veya taşındıklarında aşırı dozda salgılanır. Kortizol Epinefrin gibi, birçok fizyolojik değişikliğe neden olabilir. Salgılanma ve etki etme süresi fazla uzadığında metabolik dengesizliğe yol açar. Örneğin; protein yıkımında artış veya tiroid hormonlarında yükselme ki, vücudun çalışma isteğini aşırı artırıp, fiziksel tükenmeye neden olur. Bu Kortizol”ün immün sistem üzerindeki etkisidir ki bu konunun merkezinde yer almaktadır. Kortizol, immün sistemin işleyişinde direkt müdahalede bulunabilir. Bu sistemin açığı da işte buradadır ve stres temelli hastalıkların(çoğunlukla bakteriyel) başlangıcıdır. Daha uzman anlatımla, kortizol immün sistemin Patositoz işlemine karışır.
Patositoz “Hücre Yeme” anlamındadır ve kandaki bakteri ve diğer yabancı materyalleri tüketen akyuvarların işlevi ile ilgilidir. Bu işlem çoğunlukla bakterinin deri ve mukoza bariyerini geçmesi ve vücuda girmesi sırasında gerçekleşir. Makrofaj adlı bu akyuvarlar kimyasal sinyaller ile yönlendirilip, hedef taarruz bölgesine giderler. Bu hücreler tek hücreli bir canlı olan Amib”e çok benzerler ve aynı mantıkla hareket ederler.

Bazı bilimadamları bu hücrelerin köken olarak sünger ve deniz anası gibi ilkel canlıların dokularında yaşayan amiblerden evrimleştiğini iddia ediyorlar. Belki milyonlarca yıl süresince bu amibler istiklallerini yetirip, canlı vücudunun immün sisteminin bir parçası haline gelmişler.
Bu fagositik (hücre yiyen) hücreler olay yerine geldiklerinde, yabancı maddenin etrafını sarıp, onu sindirirler. Hücrede enzim taşıyan ufak membran kaplı paketler vardır. Bunlar Lizozom adını alıp, içeri alınan paket ile birleşip, enzimlerini içeri salmakla, bakteri veya yabancı maddenin sindirilmesini sağlıyorlar. Bazı fagositik hücreler, içeri alınanı yok etmek için Sodyum Hipoklorit (HCL) de üretirler.Yabancı materyal sindirildiğinde, atıklar kan akımında serbest bırakılır ve böbrekler tarafından atılır.[veya karaciğerin safra temel maddelerini oluşturmada kullanılır]. Kortizol, bu önemli fagositöz işlemine müdahale eder. Kimyasal olarak lizozom membranında değişikliklere neden olur ve membran füzyonu gerçekleşemez. Böylece yakalanan bakteri yaşamaya devam eder ve vücuda yayılır.
Beslenme immünoloji konusundaki bazı güncel bulgular gösteriyor ki,C vitamini bu kimyasal değişimi ve bozulmayı engelleyebilir. Aynı zamanda bilinir ki, C vitamini Edwardseilla bakterisinin yol açtığı ölümcül enfeksiyona karşı Kanal Kedi Balığında dayanıklılığı arttırır. A ve E gibi diğer vitaminler de immün cevabı güçlendirmeleri ile bilinirler.İz metalleri de immün fonksiyonda röl almaları ile bilinirler. Örneğin Selenyum fagositik işlemde etkili bir immün yardımcıdır.E vitamini gibi.
Kadmiyum ve Çinko gibi diğer metaller de bu olaya karışırlar. Balığın immün cevabında ağır metal gereksiniminin açıklanabilmesi için balık beslenmesi ile ilgili daha da fazla ve ayrıntılı bilgiye gerek var. Bu kesindir ki kaliteli diyet ile bakılan balık parazitik enfeksiyonlara karşı daha dayanıklı olacaktır.

Parazit yükünde seyrelme ve hafiflenme önemli bir faktör olabilir çünkü, parazitler hedef canlıdan beslenirken bakteriler için vücut içine daha kolay ulaşım sağlayıp, yayılmalarını destekliyorlar.
Stresten kaynaklanan başka immün sistem bozuklukları da var. Örneğin Mukozal yanıt Antibody (vücuda karşı) üreten sistemin bir parçasıdır. Antibody”ler yabancı maddelere (bakteriler gibi) bağlanan özel proteinlerdir. Antibody”ler değişik yollarla fonksiyon yapar. Döngüdeki virüsleri ve bakteriyel oluşumları(zehir, koruyucu kılıflar,…) etkisiz hale getirip veya materyalı yapıştırıp fagositoz için müsait hale getirebilirler. Soğuk ve sıcak su balıkları üzerindeki araştırmalar göstermiştir ki, stres döneminde tam da hayvan koruma için proteinlere muhtaçken antibody”lerin salınımı düşer. Diyette E ve A vitaminlerinin bulunması antibodylerin salınımını arttırdığı görülmüştür.

İmmün sistemin bozulması ve balığın enfekte olması durumunda standart prosedür antibiyotik ile tedavidir. Bilgisiz aquarist, dağıtıcı veya satıcı tedavinin daha etkili olması için ilacı balığı daha da strese uğratacak karışım ve dozda sunabilir. Örneğin; şimdi biliyoruz ki Oxytetracycline (Oksitetrasaykılin) Sazan ve Gökkuşağı Alası’nda immün yanıtı durdurabilir. Balıkta tedavi için diğer sık kullanılan ise Tetracycline (Tetrasaykılin) dir. Bu ilaç belirli limitte kullanılmalı çünkü bakteriyel korunmayı sağlarken, immün yanıta müdahale edebilir. Akvaryum balıklarının katlanmaya zorlandıkları bu kadar strese rağmen ve bunların immün yanıt üzerindeki etkileri bilindiği halde, şaşırtıcıdır ki çoğu balık kurtulmayı başarıyor. Bu da immün sistemin neredeyse mükemmelliğinin bir kanıtıdır. Yine de, hobicilerin %30-50’si 1 sene içersinde balıklarının ölümü yüzünden bu işe veda eder.
Balığın sağlığı ve hobici için önemli olan, stresi en aza indirmekle beraber, oluştuğunda nasıl azaltılacağını bilmektir. Temiz su ve gerekli beslenme dengesi balığın sağlığını korumak için kesinlikle gerekli. Yine de vakalarda immün yanıta yardım etme amacı ile ek bilgilenme ve araştırma lazım. Belki bu, stres kaynaklı hastalıklarda daha etkili tedavi için yardımcı olabilir.

Kaynak:
http://www.aquapena.com/article_read.asp?id=51
Çeviren:
http://www.ziraatci.com/editor/yazigoster.asp?katid=30&editid=110&yaziid=1315&manual=off&kategori=Su%20%C3%9Cr%C3%BCnleri&sayac=say

Paylaş