Yazan: Selman Eder
Akvaryumlarımızda çok çeşitli ışık kaynakları kullanmaktayız. Bunlar arasında tungsten telli standart ampüller, florasanlar, enerji tasarruflu ampüller, metal halide lambalar, halojen lambalar vardır. Standart ampüller ve halojen lambalar enerji tüketimlerine oranla oldukça düşük düzeyde ışık verirler. Florasan, enerji tasarruflu ampüller ve metal halide lambalar ise tükettikleri enerjiye oranla diğer lambalara göre çok daha fazla aydınlatma gücü sağlarlar. Yani mevcut enerjiyi daha ekonomik kullanırlar. Standart lambalar sarı ışık vermelerine rağmen çok geniş bir tayfta ışıma yaparak birçok Kelvin düzeyinde ışık verirler. Aslında bu bizim bitkilerimiz için gerekli olan şeydir. Bitkilerimize verdiğimiz ışığın tayfı ne kadar geniş aralıktaysa o oranda ışıktan faydalanabilirler. Ancak biz bu tungsten telli lambaları yüksek enerji tüketimi ve düşük ışık verimleri nedeniyle tercih etmeyiz.
Işık konusunda bilmemiz gereken bir kaç tane terim vardır. Kelvin; ışık ışınlarının dalga boylarına göre gözümüzün algılayabildiği renklerini tarif eder bize yani lambanın Kelvinini, verdiği ışığın tayf aralığıdır, rengidir. Örneğin 2800 K sarı gün ışığı rengini verirken, 5000 Kelvin beyaz, 10000 k ise tam beyaz bir renk verir. Birçok akvaryum sitesinde bahsedildiği gibi litrre başına watt hesabı yapılmaz. Yapılmasıda mantıksızdır. Zira akvaryum yüksekliği, su yüzeyi alanı, suyun rengi ve yoğunluğuna bağlı ışığın kırılma indisi, lambanın verimi ve lümeni farklı değerler gösterir. Bu durmda öğrenmemiz gereken en önemli 2. birim Lümen dir. Lümen; ışığın birim alana düşürdüğü ışık ışını sayısı, aydınlatma gücü, ışık gücüdür. Yani bizim watt hesabı yerine Lümen hesabı yapmamız gerekir. Şu andan sonra benim bunu keşfettiğim ilk zamanlarda olduğu gibi sizde benim gibi gittiğiniz tüm marketlerde elinize geçen tüm florasan ve enerji tasarruflu lambaların lümelerini kontrol edeceksiniz sanıyorum. Aklınızın köşesinde kalması açısından 18 wattlık B grubu bir florasan 1050 lümen ışık verirken A grubu olanı 1350 lümen ışık vermektedir. Bizim burada dikkat edeceğimiz kalite ve verim faktörü olan unsur lümenin yüksekliğidir. Birçoğumuzun grolüx olarak aldığı kaliteli akvaryum malzemeleri üreticisi olan markalarının florasanların bazıları ise 550 lümendir (18 watta). Ben 1050 lümeni az bulup 1350 lümenlikleri alırken umarım sizler gidipte 550 lümenlik grolüxleri almazsınız.
Kendi akvaryumumdan size bir örnek vermek istiyorum.
35(g) x 50(y) x 80(u), toplam hacim 120 litre civarında bir akvaryumum var. 3 adet florasan kullanıyorum. 2 adet 2700 kelvin 18 watt 1350 lümen osram 827 (27, bize 2700 K bir floya sahip olduğumuzu söylüyor) ve bir adette hem kırmızı tayfta, hemde beyaz tayfta ışık veren 1 grolüx. Bu iki floyu seçmemin nedenlerine gelince; 2700-2800 K lambalar 4000-5000-6000 ve 10.000 K lambalara göre çok daha az alg oluşumuna neden oluyorlar. Osramın 1350 lümenlik 2700 K lik florasanları hem daha az yosun oluşumuna neden oluyorlar hemde 18 wattlık bir florasanın verebileceği en yüksek ışığı veriyorlar. K ve alg oluşumu konusuna kısaca değinmek gerekirse 2800 K ‘ in üzerindeki ışık rengi K yükseldikçe alg oluşumunu arttırıyor. Özellikle Mavi grolüxler tam bir alg fabrikası konumundadır. 5000,6000 ve 10000 K ‘ lik Beyaz ve gerçek beyaz florasanlar ise sakal yosununu ve yeşil yosunu oldukça teşvik eder.2700 K lik lambalarda da yosun oluşmasına rağmen bu değerlerine göre %60 – %70 oranında daha azdır. Hem kırmızı hemde beyaz tayfta salınım yapan grolüx’ü tercih etme nedenine gelince; bitkilerdeki renk pigmentleri sadece kloroplast değildir. Yani sadecetek ve birbirine yakın renklerdeki ışıklardan değil çok değişik renklerdeki ışıklardan fotosentez’i gerçekleştirirler. Birçok bitki günışığı rengi olan 2700 K ışıktan ihtiyacı olan fotosentez miktarının %60 – %70 ini gerçekleştirebilir. Ancak az sayıda da olsa bitki hücrelerinde bulunan diğer pigmentlerde fotosenteze katkıda bulunur. Bu nedenle bizim bu tayflarda (Kelvinlerde) de ışık kaynaklarını akvaryumumuzda kullanmamız oldukça makuldur. Akvaryumunuzda ışıklandırmaya en çok florasandan değil en az florasandan başlamanız mantıklı olacaktır. Zira çok kuvvetli bir ışıklandırma 1 hafta içerisinde akvaryumunuza alg banyosu yaptırabilir. Bu nedenle işe ilk başta 2700 K bir florasan ile başlayıp alg alg durumuna göre florasan sayısını arttırmak mantıklı olacaktır. Litre hesabına göre kabataslak bir gözlem olarak her 60 litre için 1350 lümen idealdir. Biraz daha fazlası 2700 K bile olsa fayda etmez. Bitkilerinizin hızlıca büyüyerek yosunla kaplanmasındansa daha yavaş bir büyümeyi tercih etmelisiniz sanıyorum.
Mh lambalar çalıştırıldıktan bir süre sonra normal ışık verirler bu arada ısıları watına göre 100 ila 300-400 derece arasında bir değere ulaşırlar.Bu andan sonra bu lambayı söndürdüğünüz an tekrar yakabilmeniz için en azından 15-20 dk. beklemelisiniz aksi halde ateşleyiciniz büyük bir gürültü ile patlayacaktır.Buna emin olabilirsiniz.
Ayrıca lamba önünde minimum 50-70 cm arasında canlı bulundurmamaya özen gösterin çünki bu lambalar güneş ışığını çok güzel taklit ettiklerinden güneş yanığı olayı çok görülen bir durumdur.
En önemli unsur lambaya direkt olarak 15-20 saniyeden fazla çıplak göz ile bakmayınız buda gözlerinizde yırtılmalara açacaktır.ışığa Bakarken bir güneş gözlüğü takmanızı tavsiye ederim.Projeksiyon işi ile uğraşan bir hobici arkadaşım bu yüzden ameliyat bile oldu.Elinizi 5 dk önünde tutarsanız elinizin bir anda yanmaya basladığını sanki güneşte kalmış bir hal aldığını göreceksiniz.
Uzun süreli temaslarda cilt kanserine kadar giden yan etkileri vardır.
Bu noktaları göz önüne alarak illede mh kullanmak isterseniz lütfen dikkatli olunuz ısıdan tankınızı koruyunuz.Lamba sıcakken tekrar çalıştırmayınız.
Maliyet
Mh Lamba = Philipsler 45 ile 60 ytl arasında değişir.75-400 w aralığı bulunur.( Osram markada tavsiye ederim)
Ateşleyici + Balastı = 45 Ytl ile 55 ytl arasındadır.Ayrıca elektronik olarak yapılmışlarıda vardır 100-250 ytl arasındadır ancak sağlam değildirler.
Duy = 5- 7 ytl civarındadır.
Reflektor = 5 ytl civarında.
Toplamda= 120 ytl gibi bir rakam çıkar ancak memnun kalmassınız gibi geliyor bana.
Bunların dışında ufak tefek bir kaç konuya daha değinmek istiyorum. Bitkili akvaryumlarda demir eksikliğini gidermek için (bitki büyümesinde nitrattan sonra demir en önemli elementtir.) tablet gübre ve sıvı gübre kullanın. Gübre konusuna gelince; fazla gübre verirseniz bitkilerinizin yapraklarında delinmeler görürsünüz buda bitkinizin gübreden dolayı yandığını gösterir. Gübre alırken dikkat etmeniz gereken en önemli unsur fosfatdır. Demir içeriği ne kadar çok fosfat ne kadar az ise o kadar iyidir. Zira çoğu yemde fosfat zaten bol miktarda vardır. Fosfat alg oluşumunu teşvik eder ve arttırır. Bu nedenle uzak durun. Mesela ben önemli ve iyi birkaç markanın gübrelerini bu nedenle kullanmıyorum.
Bazı sitelerde bitkilerin alındıktan sonra köklerinin budanması gerektiği yazar,”bu sayede bitki daha iyi adapte oluyormuş” ; bu tamamen yalan ve yanlıştır. Bitkilerinen önemli kısımlarından birisi olan kökleri budadığınızda köklerin ucundaki büyüme bölgelerinide budarsınız. Buda kök gelişimini ve dolayısıyla bitki gelişimini olumsuz etkiler.(Ziraat Müh. olduğumdan biliyorum) Zaten yeni bir akvaryuma girerek strese giren bitki birde köklerinin bir kısmını kaybettiğinde odukça vahim sonuçlarla karşılaşabilirsiniz. En basitinden kökü kesilen budanan bitki yani filiz vermek yerine kök sistemini tamir etmeye çalışacaktır. Geçenlerde anubias alacaktım 4 – 5 yapraklı ama köksüz (gerçekten kökleri yok gibiydi) olanın yerine tek yapraklı (yaprağında yarısının olmadığını gördüm) ancak kök sistemi sağlam olan anubias beni yanıltmadı ve 2. yaprağını da haftasında çıkarttı. Heleki sert yapraklı ve köklü türlerin ayları bulan kök oluşumunu düşündüğünüzde kök budamanın ne kadar mantıksız olduğuna siz karar verin.
Tüplü CO2 kullanımı yerine mayalı sistemi kullanmak hem ucuz hemde daha avantajlı oldu benim için. Özellikle başta kesinlikle difüzör kullanın bitkilerin alışıp gelişmesinde CO2’nin önemi büyük fakat artık bitkiler oturduktan sonra bitkinin hızlı büyümesi sizin için dezavantaj oluyor, budamalar 1 sene geçtikten sonra can sıkıyor. Başta tüp alırsanız daha hızlı geliştirirsiniz, daha sonra vanası devamlı kısık halde çalışacak, büyük tüp ve sistemi çok yer kaplayacaktır, vananın kaçırması gibi şeyler düşük ihtimal de olsa hep korku verir. Onun yerine başta kurarken 2 ya da 3 (ben 1 kullandım) şişe ile fermantasyon yaptırırsanız önce iyice geliştirirsiniz, sonra istediğiniz hale geldiklerinde 1 adede düşürerek rahat rahat bakımını yaparsınız. Zaten bitkinin yanına pek çok balık koyuyoruz, onlar da az miktar da olsa suya eriyik karbondioksit bırakıyor. Bir an önce olsun isterseniz tüpün çok faydası vardır ancak bitkiler balık gibi değildir, zaman sıkıntınız yoksa bakım için ihtiyaçlarını fazlaca vermek durumunda değilsiniz, bitkilerin sinir sistemi olmadığı için acı, açlık vb. hissetmezler. Karbondioksiti az verdiğinizde veya budarken bitkiyi kestiğinizde üzülmenize gerek yok.
CO2 nin suda çözülmesi ile ilgili olarak her sıcaklıkta suda çözülebilecek bir sınır vardır. Sağlıklı akvaryumlarda akvarumunuzda olması gereken max co2 25 ppm civarındadır. Her ne kadar co2 nin suda çözülmesi sıcaklıkla orantılı isede biz co2 nin akvaryum suyunda en iyi şekilde çözüldüğünden emin olmalıyız. Bu nedenle co2 nizin çıkışını bir iç filtrenin hava girişine vermeniz yeterli olacaktır.
Bir de şöyle bir şey var, bitkilerde minimum kuralı vardır. Bitkide büyümeyi sağlayan demir, ışık, gübre, CO2 ve daha pek çok şey vardır. Örneğin ışığınız yetersiz diye bitkiler büyümüyorsa siz istediğiniz kadar karbondioksit verin CO2 artımından kaynaklanan bir mm daha fazla büyüme olmaz, ya da çok kuvetli ışıkta karbondioksit vermezseniz o zaman yine ışık artması nedeniyle büyüme olmaz, ancak havadaki karbondioksit çözülmesiyle minik miktar büyüme olur. O yüzden sadece CO2’ye değil ışığa ve diğer elementlere de dikkat etmelisiniz. Diyeceksiniz ki her şey muhteşem olursa sınırlayan ne olur? Acaba bitkimiz bir gecede Jack’in fasülye ağacı gibi göğe yüksele bilir mi? Her bitkinin belirli bir maksimum büyüme hızı vardır, bu da o bitkilerin enzimlerinin hızıyla alakalıdır, bir nevi genetiktir.
Taban malzemesi olarak size önerebileceğim en iyi ve ucuz materyal dere kumudur. 3-4 mm kalınlığında dere kumu yıllar boyunca akvarumunuza mineral takviyesi yapacaktır. Hemde su değerlerinde değişime neden olmayacaktır. Bazı akvaryum üreticisi markaların taban gübresi yada taban kumu olarak piyasaya sürdükleri materyaller uzun süreli bir destekden ziyade sadece bir kaç ay boyunca bitkilernizi destekler. Buna da gerek yoktur zira bitkili akvaryumların kurulumu en az bir yılda tamamlanır gelişmeleri ise yıllar alır. İlk bir kaç ayda lowtech olan akvaryumunuzun aşırı besine değil oturmuş bir biyolojik sisteme daha fazla ihtiyacı vardır. İlk zamanlarda oluşması muhtemel alg sorununu çözmek için yapacağınız su değişimleri tabandaki materyalin suya verdiği besinlerin sudan uzaklaşmasına neden olacak verdiğiniz onca para boşa gidecektir. Zaten daha sonra bir işe yaramayacağı için ben tavsiye etmiyorum.
Not: Bu yazılar bilimsel değil, tamamen gözlemlerimize dayanmaktadır. Makalenin yazılmasında emeği geçen hayatımın anlamına , Refet Ali Yalçın’ a ve Hakan KARA’ya teşekkür ederim.