AT NEDİR? ATIN GENEL TANIMI

4983

At yaklaşık 55 milyon yıl önce ortaya çıktığından beri birçok evrimsel değişim geçirmiştir. Bütün evcil atlar “Equus Caballus” denilen bir hayvan cinsinin üyeleridir. Farklı at benzeri türler, bir zamanlar orta Asya da gezinen vahşi atlardan doğmuştur ki bu atların günümüzde hayatta kalmayı başaran tek örneği Przewalski de denilen Mongolion vahşi atlarıdır. Bu atların soyunun tükendiği sanılıyordu ; ancak Colonel Nikolai Przewalski adlı bir Rus kaşif tarafından 1881’de Gobi çölünde bu atların yaşadığı keşfedilmiştir. Günümüzde bu hayvanlar , iyi düzenlenmiş doğa parklarında bulunmaktadır. Bu atların artık yabani olarak yaşamadıkları düşünülmektedir. Przewalskide, evcil at kromozomlarından 2 kromozom eksik olarak bulunmaktadır ve ayrı bir at ırkıdır. Günümüzde yaşayan 5 tane daha At familyasına dahil bulunan cins vardır. Düzlük Zebrası , Dağ Zebrası , Grevy Zebrası , Afrika Eşeği ve Asya Vahşi Eşeği. Bazı türlerin çok kısa bir zaman önce soyu tükenmiştir. Güney Afrika da yaşayan Zebra benzeri bir hayvan olan “Guagga” 1870’lerde avcılar tarafından yok edilmiştir. Bu 6 tür de birbirleriyle çiftleşebilir. Ancak her türün hücrelerinde farklı sayıda kromozom olduğu için bazı çiftleşmeler sonucu doğan yavrular kısırdır. (örnek olarak erkek eşekle , kısrağın çiftleşmesiyle oluşan katırı verebiliriz.) Her nasılsa Przewalski atları ile evcil atların birleşmesiyle oluşan yavrular doğurgandır. Przewalski atı veya Mongolian atı; MÖ. 3000 civarında Rus bozkırlarında evcilleştirilen ilk atlardır. İlk Equus , yaklaşık 60 milyon yıllık evrimden sonra , günümüzdeki atların atası haline gelmiştir.

ATIN ATALARI NELERDİR ?

Atın evrimi detaylı olarak araştırılmıştır ve çoğu hayvan türünün tarihinden farklı olarak atın atalarının kemiklerinin fosilleri bütün olarak bulunmuştur. Atın ataları olduğu düşünülen ilk Mamut’lar, Candylarthadır. Bu ilkel yaratıklar, ilk olarak 75 milyon yıl önce ortaya çıkmışlardır ve toynaklı hayvanların öncüleridir. Omuzdan yaklaşık 14 inch (36 cm) yükseklikte, yaklaşık bir tilki boyundaydılar ve her bacakta 5 ayak parmağı vardı. Kuzey yarıkürede, bataklıklarda büyüyen küçük çalıların sulu yapraklarıyla besleniyorlardı.

AT NASIL EVRİM GEÇİRDİ ? :

Evrimleşme Süreci; çevresine en çok uyum sağlayarak yaşamayı başaran hayvanları içerir. Kuzey yarımkürenin iklimi değiştikçe, bataklıklar kurudu ve toprak sertleşti. Beş parmak üzerinde bataklıklarda bir avantajken daha kurumuş otlaklarda ( savanalarda ) dezavantaj haline geldi. Milyonlarca yıl boyunca parmak sayısında derece ile azalma oldu ve bu azalma yaklaşık 10 milyon yıl önce ortaya çıkan “Pleohippus” a kadar devam etti. Pleohippus atın ilk tek parmaklı atasıdır. Vücudunda ve vücut ebatlarında da sabit bir artış görüldü. İlk atalarının küçük, yumuşak, kısa – kaplamalı dişleri bataklık bitkilerine göre uyum sağlamıştı. Ancak bu dişler, savanalarda yetişen sert ve sindirimi zor bitkiler için yetersiz kalmıştı. Böylece milyonlarca yıl boyunca, diş kaplamalarında belirgin bir uzama ve öğütücü yüzeylerinde gelişme meydana geldi. Kafatası da dişlerdeki büyümeyle orantılı olarak genişledi. Eohippus; Yabani tavşan boyutlarındaki bu 4 parmaklı hayvan atgillerin ilk atalarından bir diğeridir. 50 milyon yıl önce bataklıklarda yaşadı. Asya da atlar ve diğer atgiller buz çağında oluşan At’lar Eşek’ler ve Zebra’lar daha güneye Orta-Doğu ve Afrika’ya doğru itildi. Yüzyıllar boyunca atlar, vahşi atların farklı ırkları olarak gelişti. Bozkır atı orta Asya’da oluştu ve bugünkü birçok cinsin ilk babası oldu. Yayla atı Batı Avrupa ve Ukrayna’da gezindi ve bundan Tarpan ( bugünkü sıcak kanlı atların atası) gelişti. Kuzey Avrupa’da 2 cins at yaşadı; Orman atı, ağır atların soğuk kanlı cinslerinin öncüsü ve daha küçük olan Tundra Vahşi Atı, günümüz pony cinslerinin atası. Bilinmeyen bir nedenle (muhtemelen öldürücü bir salgın hastalığa bağlı olarak) Amerika da tüm atgiller yaklaşık 8000 yıl önce yok oldu.

ATLAR İLK NE ZAMAN EVCİLLEŞTİRİLDİ ? :

Tarih öncesi insanlar ilkel vahşi atları; etleri, barınak ve giysi yapmak amacıyla da postları için avladılar. İnsan ve At arasındaki ilk ilişkinin Orta Asya’da oluştuğu sanılıyor. Atların tam olarak evcilleştirildiği ilk dönem bir varsayımın sonucudur.

Bozkırların güçlü oymak beyleri, tayları yakalayıp beslediler, yolculuklarında onları da yanlarına aldılar ve sonunda onları yetiştirdiler. Bu sayede bu insanlar süt, et, barınak ve ulaşımı sağladılar. Binek Atlarının ilk belgeli kanıtı; Çin de yaklaşık MÖ. 4000 yılında kuzey sınırlardan gelen atlı savaşçıların tarifiyle bulunmuştur. Bu bozkır binicileri giderek daha da gezginci oldular. Atları yiyecek bulmak veya savaş amaçlı göçlerde kullandılar. Ayrıca ilk tekerleğin üretildiği yer de bozkırlardı. Yüklerin düzlükler arasında daha hızlı taşınmasını sağlayan buluşlar yapıldı. İki tekerlekli at arabasının gelişimi savaş düzeninde devrim yarattı ve tarihin akışı değişti. Batı Avrupa da insanlar, Atları kullanmanın avantajlarını fark etmekte daha yavaştılar. Taş Devri İnsanları, yüzlerce at sürüsünü uçuruma doğru sürerek avlıyorlardı. Güney Fransa da bu uygulamanın sonucu olarak büyük kemik yığınları bulundu. MS. 8 -10 yüzyıllarda Hıristiyanlığın kuzey Avrupa’ya yayılmasıyla At eti yenmesi tamamen ortadan kalktı. Papa tarafından bu yasaklanmıştı.

GÜNÜMÜZÜN AT CİNSLERİ NEREDEN GELMİŞTİR? : En büyük ağır atlardan, en küçük hafif atlara kadar tüm at cinsleri ilkel Asya vahşi atından gelişmiştir. Bu atlar şekil ve büyüklük bakımından przewalski atına benziyordu ve Buz çağından Demir çağına kadar çok az değişim göstererek yayılmıştı. Diğer at türleri güneye itilmişlerdi ve insan etkisiyle evcilleştirilip değişik amaçlara uygun olarak üretilmişlerdi. Daha büyük cinsler savaşlarda arabaları çekmek için gerekliydi. Böylece bu atlar, boyutlarında büyümeyi sağlayacak şekilde üretildiler. Orta doğunu ve Kuzey Afrika’nın sert koşullarında güç ve dayanıklılık gerekliydi. Bu özellik bedevilerin ve Arap atlarının gelişiminde önemli bir rol oynadı. Bedeviler ( çölde yaşayan göçerler ) ; Arap atı cinsinin gelişiminde ve ilerlemesinde önemli yer aldılar. En hızlı ve dayanıklı kısrakları ellerinde tutmaya dikkat ettiler ve en iyi görünüşlü aygırlarla çiftleştirmek için bu kısrakları kullandılar.

Daha büyük atlar, ortaçağda ulaşımda ve özellikle ağır zırhlı şövalyeleri taşımada gerekliydi. Koşum takımlarının ilk 11. yüzyılda kullanılmasına ve takımların atların arabaları daha etkili çekmesini sağlamasına rağmen, atlar endüstri devrimine kadar tarımda kullanılmadı. Koşum takımlarındaki ilerleme ve çiftlik makineleri çekiş gücü için bir talep doğurdu. Bunu ancak ağır atlar sağlayabilirdi. Son 200 yıl boyunca soğuk – kanlı atlar, ağır cinsleri geliştirdi.

At Nedir?

Dörtnal ve süratli yaparlar, kişnerler, hayal gücümüzü ve kalplerimizi ele geçirirler. Gerçekten de atların insanlık tarihini değiştirecek pek çok şeyi diğer evcil hayvanlara göre daha fazla yaptıkları söylenir. Bir zamanlar kaşifleri yeni bölgelere ve orduları büyük fetihlere taşımışlardır.

Şöhretli günleri geçmişte kalsa da, bu tek tırnaklı yaratıklar bizi büyülemeye devam ediyor; öyle ki doğası gereği atlar kışkırtıcı ayrıntılarıyla kendilerini ispat ediyorlar. Çocukların, kendi boylarının on katı olan aygırların üzerine binerek hızla yarış yaptıkları, Mongol ya bozkırlarından, tekerlekli sandalyeye mahkum insanların eyer üzerinde yeni bir özgürlük yakaladıkları yine atlardır. Atlara fısıldayanların sanatlarına göz attığımızda, usta binicilerin yumuşak dokunuşlarıyla, vahşi şahlanan bir atı heybetli bir gösteri sanatçısı olarak görürüz.

Günümüzde bildiğimiz at , “ equus coballus” diye bilinen oldukça farklı bir atadan evrimleşerek gelişmiştir. 50 milyon yıldan uzun bir süre önce küçük, Tilki boyutlarında, meyve ve yapraklarla beslenen bir hayvan kuzey Amerika ormanlarına gitti. Vücudunun kavisli arka tarafı omuzdan sadece yaklaşık bir ayak yüksekliğindeydi. Uzun kuyruğu ile küçük, uzun burunlu başı, köpek benzeri bir hayvan görünümü veriyordu. Yumuşak ayakları; her ayak parmağının ucundaki tırnak yerine gelişmiş tek tırnak dışında bir köpeğinkine benziyordu.

İlginçtir ki, modern atlarda bir ayak parmağı tek tırnak haline gelmiş ve diğeri bacağın üst kısmında tümsek izi olarak kalmıştır. Bir asır önce fosil avcıları, bu yaratığın kemiklerini ilk keşfettiklerinde ona atın ilk görünüşü anlamına gelen “eohippus” adını verdiler ve onun günümüzdeki ata öncülük eden evrimsel bir zincirin ilk halkası olduğuna inandılar. Gerçekten de birçok müze ve kitap, atların yavaş yavaş daha büyük hale geldiğini, çok tırnaklılardan modern tırnaklılığa doğru olan değişimini ve sert çayır otlarını öğütebilecek uzun dişleri kazanmasını gösteren sergi ve resimler sunarlar.

Bugünlerde, araştırmacılarda atın evriminin daha detaylı bilgi ve resimleri mevcuttur ve ilk At’a daha az renkli bir isim vermişlerdir. Bugünün atlarının, o daha küçük atalarından geliştiği konusuna katılmakla beraber , gelişim yolunun daha farklı olduğunu düşünüyorlar. Diğer yandan, Paleontolojist’ler atlarının atalarının boyutlarının değiştiğini gösteren fosiller açığa çıkarmışlardır. Yaklaşık bir milyon yıl önce, dünyanın etrafında düzlüklerde, geniş sürüler halinde dolaşan pony boyutlu hayvanlar mevcuttu.

Muhtemelen bugünün vahşi atlarının davranışlarına benzer hareketleri vardı. Akıcı kuyruklarını sineklik ve işaret bayrağı olarak kullanıyorlar, havayı düşmanlarını veya yiyecek sezmek için kokluyorlardı. 10 000 yıldan daha kısa bir süre önce, bu at benzeri türlerin çoğunun nesli Mamut gibi diğer hayvanlarla birlikte tükenmiştir. Nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, iklim koşulları ya da avlanma olabileceği düşünülmektedir. Tek kurtulanlar Asya’daki atlar (Przewalski atları) ile birkaç çeşit zebra olmuştur. Kuzey Amerika da ise bu atlar tamamen silinmiştir.

1500’lü yıllarda İspanyol kaşiflerince Amerika’ya getirilmiş olan atların başıboş dolaşmaları fırsatı sağlanmış ve zaman içerisinde geniş sürüler üretilmiştir. Bugün bile on binlerce vahşi at Batı Amerika da dolaşmaktadır. Sürülerin kendi yerlerini yok etmelerini engellemek için Amerikan hükümeti her yıl yüzlercesini alıkoyar. Bazı at sahiplerine göre vahşi doğmuş bir ata binme şansını yakalamak bir hayalin gerçekleşmesidir.

Atın en saygı duyulan ve büyüleyici hayvan dostlarımızdan biri olması, çok eski bir ilişkinin devamıdır.

Atın Doğal Yaşamı

ATLARIN DOĞAL YAŞAMI NASILDIR ?

Atlar; büyük sürü içerisinde küçük gruplar halinde yaşarlar. Bu küçük sürü 1 Aygır, 5’e yakın kısrak ve bunların taylarından oluşur. Geniş arazilerde yaşar, besin arar bulur tehlike sezer ve bundan uzaklaşan içgüdüsel olarak “Av” konumu hayvanlardır. (Aslan, Kaplan, Puma, Kurt, vs. “AVCI” ; Geyik, ceylan, zebra vs. “AV” )

Taylar, doğumdan itibaren bir saat içinde ayağa kalkarlar. Bunun sebebi, hayatta kalabilmelerinin hareket edebilmelerine bağlı olmasıdır.

Atlar çoğunlukla ayakta uyurlar. Sürüden biri uyanık olur etrafı gözetler. Yetişkin atların sürüden ayrılmamalarına karşı, genç atlar zaman zaman sürüden uzaklaşabilir. Kısraklar ve taylar başka aygırların sürülerine katılabilir. Aygır olan Taylar kendi kısraklarını bulurlar. Kendi kısraklarını bulmadan önce başka aygır taylarla küçük gruplar oluştururlar.

Küçük sürüler, birbirleriyle belli bir mesafeyi korurlar ancak bazı durumlarda örneğin suya giderken diğer sürülerle birleşirler.

Güvenli bir yer bulduklarında, sürü içinde sosyal yakınlaşmalar oluşur. Kendi cins’lerinden olan diğer atlarla birlikte olmaktan hoşlanırlar ve oyun oynayarak zaman geçirirler. Bu oyunlar aynı zamanda genç atların becerilerini geliştirmelerinde ve yaşamı tanımalarında eğitim rolü görür.

Sürü liderliği konusunda araştırmacılar arasında değişik görüşler vardır. Bazı bilimciler sadece Aygırların liderliğine değinmekte, diğer görüşte Anne olan Kısrakların dominant olduğu yolundadır.

Bir grup evcil at incelendiğinde, çoğunlukla atların işbirliği içinde olduğu ve bundan sürünün her ferdinin yararlandığı gözlemlenmiştir.

ATIN DOĞAL HALİ

Atın doğal hali nedir? Vahşi bir At mı, padokta otlayan sakin bir At mı ,yada her ikisi mi. Atlar evcilleştirileli binlerce yıl geçmiştir. Onların geçmişini bilmemiz, atları severken ve eğitirken davranışlarını anlamamıza yardımcı olacaktır. Atımızı ne kadar iyi eğitirsek eğitelim, onun içinde vahşi ve özgür bir ruh olduğunu unutmamalıyız.

Günümüzde atları değişik ortamlarda barındırırız. Örneğin; Çiftlik, Hara, Binicilik klüpleri gibi. Geniş arazilerde yetiştirilenler şanslıdır.. Ancak 24 saatin 23 saatini 3,5metrelik duvarlarla çevrili bir alanda geçirip, 1 saatlik biniş süresi dışarı çıkan atlarda şanssızdır. İnsanların bakış açısından; onlara yem, su, çeşitli besinler ile barınak verilmekte ve bakımları iyi yapılmaktadır. Tabi ki atında buna minnettar olması gerekir. Halbuki atın bakış açısından ise durum hayli farklıdır. Onlar doğadan alınıp bu yaşam şekline getirilmiş, özgür hareketleri kısıtlanmış, yaşam koşullarını insana teslim etmiştir. İnsanların isteklerine uyum sağlayarak karşılık vermişlerdir…

Bütün bunları göz önüne alarak atların davranışlarını ona göre değerlendirmeliyiz. Nasıl ki yalnız yaşayan insanların bazıları topluma uyum sağlar, bazıları ise aksi ve uyumsuz davranış sergilerse, atlar da aynı tabloyu sergileyebilirler.

Atlar ; güvenli, tutarlı ve sessiz yaklaşımdan hoşlanırlar. Atın yanında gürültü ve agresif davranışın yeri yoktur. Atınıza yaklaşırken ve ona dokunurken bunları düşünün..

Atınıza ciddi anlamda eğitim verirken bunların hatırdan çıkarılmaması gerekir. İyi bir eğitim için başarıya giden yol “At gibi düşünme” yi öğrenmektedir….

Özellikleri

Tek tırnaklılar takımının, Atgiller familyasından bir memelidir. Erkeğine aygır, dişisine kısrak, yavrusuna ta y, yumurtaları çıkarılmış olana iğdiş denir. Küçük başlı ve kısa kulaklıdır. Yelesi ve kuyruk ucu uzun kıllıdır. Ömrü 20 ila 30 sene civarındadır. Arapça da binek ve yük hayvanı olan ata; dabbe, matiyye, Farsçada semend, tusen denir. Firdevsinin Şehname efsanelerinde adı geçen çil ata da rahş denir. Hepsi otla beslenir. Geviş getirmezler. Memeleri kasık bölgesinde arka ayaklarına yakındır. Üçüncü parmakları geniş bir tırnakla çevrilmiş olup tırnak adını alır. Bunun üzerine basarak yürürler.

İnsanlara hizmet eden hayvanların en kabiliyetlilerindendir. İnsanların, harp meydanlarında, izinsiz gösteri kontrolünde, yük taşımada, yarış, cirit, çit atlama ve av sporlarında yardımcısıdır. Silah gürültüsüne ve bando sesine rahatlıkla alışır. Atlar aynı zamanda dizlerini kilitleyebilir. At, cesur ve atılgan olduğu gibi sahibine son derece itaatkardır. Sahibi dilerse dolu dizgin, dörtnala koşar, isterse adeta yürür, isterse durur. Her durumda sahibini memnun etmeye dikkat eder. Yorgunluğa bakmaksızın kendini çatlatmak pahasına da olsa olanca gayret ve kuvvetini itaat uğruna sarf eder.

Paylaş